Bugün TBMM'nin açıldığı gün olan 23 Nisan 1920'nin 101. yıldönümü.
23-04-2021Millet egemenliğinin hakim olduğu gün olduğu için tarihi önemdedir ve çocuklarımız geleceğimiz olduğu için de Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu büyük günü çocuklara armağan etmiştir. Bu sebeple 23 Nisan "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" olarak kutlanır.
Milletimizin bu güzel günü, milli bayramı kutlu olsun.
Prof. Dr. Haydar Baş, "Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzün, milli bütünlüğümüz ise dini bütünlüğümüzün teminatıdır" der. Bunlar milletimizin, devletimizin, milli ve manevi değerlerimizin bekası için iç içedir, olmazsa olmazlarımızdır.
Yine Prof. Dr. Baş, "Milli bayramlarını kutlayamayanlar, dini bayramlarını kutlayamazlar" der. Gerçekten de Atatürk, milleti kenetleştirerek kurtuluş mücadelesini vermemiş olsaydı, bizlerin namusumuzu koruyacağımız, inancımızı yaşayacağımız bir vatanımız, bir devletimiz de olmayacaktı. Ata'mızdan ve silah arkadaşlarından binlerce kez razı olsun, onları rahmetle ve saygıyla anıyoruz.
Milli bayramlarımızın unutulmaya yüz tuttuğu bir dönemde Prof. Dr. Baş, meydanlarda, salonlarda bayram kutlaması organizasyonları gerçekleştirerek, bizlere, bu bayramlarımızı coşkuyla kutlamamız gerektiğinin pratik örneğini göstermiştir.
Ve bu programlarda, "Evlerinize bayrak asın, eğer asmazsanız başka milletlerin askerleri gelir kendi bayraklarını asarlar" tarihi çağrısında ve uyarısında bulunmuştur.
Davullarla, zurnalarla şölen niteliğinde organize edilen bu kutlama programlarında Prof. Dr. Baş, çocukluğunda yaşadığı bayram kutlamalarını anlatarak, milletimizin milli bayramlara olan hassasiyetinin azalmaması gerektiğini vurgulamıştır.
23 Nisanlar, 29 Ekimler, 30 Ağustoslar ve daha niceleri asla unutulmaması gerekirken, halkın da katılacağı törenlerle kutlanması gerekirken maalesef değişik bahanelerle kutlamalara yasaklar getirilmektedir. Bu sene de bahane hazır, Covid-19 pandemisi.
Bayram olduğu için sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Halbuki kutlamalar pandemi kuralları çerçevesinde, kontrollü bir şekilde yapılabilir, mevcut şartlarda o coşku yine yaşanabilir. Hatta olması gereken de bu.
Üstelik bu yasakları ortaya koyanların lebaleb kongreler düzenleyenler olması, koronadan dahi vefat etmiş yakınlarının cenazelerine hınca hınç, omuz omuza cenaze namazı kılacak şekilde katılanlar olması da dikkatlerden kaçmadı.
Kendilerine her türlü uygulama serbest ama iş milli bayramlara gelince bırakın pandemi kurallarına göre milletin bayram kutlamasına müsaade etmeyi, sokağa çıkma yasağı getiriliyor. Bu çifte standardın sebebi nedir, merak konusu.
Neyse, biz yine 23 Nisan'ın önemini anlatmaya devam edelim.
Prof. Dr. Baş, yayımlamış olduğu bir 23 Nisan mesajında şunları ifade etmekteydi:
"Bağımsızlık benim karakterimdir diyen büyük Atatürk, gençliğe emanet ettiğin cumhuriyetin teminatı, bağımsızlık sevdalısı Türk Milleti'dir. 23 Nisan 1920'de, henüz savaş şartlarında hayata geçirilen millet egemenliğini esas alan siyasetin, bugün de bizlere örnektir. Bu vesile ile Gazi'yi ve silah arkadaşlarını rahmetle anarken; millet egemenliğinin yıldönümü, Türk milletine hayırlı olsun diyoruz."
Yani 23 Nisan'ın asıl önemi çocuk bayramı olması değil, milli egemenliktir.
Bugün sistem değişiklikleriyle, yüzde 10 barajıyla, iktidarı ve meclis içi muhalefeti millete karşı korumaya alan seçim sistemiyle, milletin iradesine ve egemenliğine ket vurulmaktadır. Bugünkü siyaset ve seçim tablosu, maalesef 23 Nisan ruhuna aykırıdır.
Yazımızı, Hoş Geldin Atatürk eserinin sahibi Prof. Dr. Baş'ın gazetemizde yayımlanan 23 Nisan 2018 tarihli "23 Nisan ulusal egemenliğin bayramı" başlıklı makalesinde belirttiği şu önemli tespitlerle bitirelim:
"Bugün, milleti temsil eden Meclis açılmış, millet iradesi yetkiyi eline almıştır. Artık söz milletindir."
"Millet iradesinin önemini ve Meclisin açılma zorunluluğunu şöyle anlatır Gazi: Bir devre yetiştik ki, onda her iş meşru olmalıdır. Millet işlerinde meşruiyet ancak millî kararlarla istinat etmekle, milletin temayülat-ı umumiyesine (genel eğilimleri) tercüman olmakla hâsıldır. Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım o esareti ve zilleti kabul etmez.
Atatürk'ün altını çizdiği sözlerden şunu anlıyoruz: Demokrasinin ve daha sonra ilan edilecek Cumhuriyetin meşruluğu millettedir. Millet yararına da olsa her ne adım atılırsa atılsın meşruluk şarttır. Bunun yolu da yetkiyi milletten almak, işleri ona sormaktır.
Ancak millet iradesinin tam manasıyla devreye girmesi ile Fransızlar, Mustafa Kemal ve Kuvva Harekâtını muhatap kabul etmiş, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedi Lozan, Türk milletinin temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri ile imzalanmıştır.
Türk Milletinden alınacak meşruluk konusu, bunun yolunun milli kararlara riayette gizli olduğu, büyük Türk milletinin esareti ve zilleti kabul etmeyeceği tezi bizce bugün de dikkat edilmesi gereken hususlardır.
İlelebet payidar kalmasını ümit ettiğimiz genç Cumhuriyet ancak Atatürk'ün bu prensiplerine uyularak payidar kalabilir.
Millet egemenliğinin yıldönümü Türk Milletine hayırlı olsun."